Kategori: Yazılarım

KÜÇÜK AYAK BÜYÜK PABUÇ (2)

İnsan, doğası gereği bencildir ve tüm yapıp etmelerinde kendi çıkarlarını, değerlerini, tasarımlarını ön planda tutar. Toplum yöneticileri de aynı biçimde davranırlar. Yönetim güçlerini, toplumun inançlarını kullanarak kendi inançlarına, kendi çıkarlarına, kendi geleceklerini güven altına almak üzere kullanır, yönettikleri toplumları bu amaçlara hizmet edecek biçimde düzenlemeye, örgütlemeye, şekillendirmeye, yoğurmaya çalışırlar. Örgün, yaygın, yasal ya da yasadışı,

“KAR YAĞIYOR YAĞIYOR…”

“Kar yağıyor yağıyor Abamı giyeceğim İhtiyara varıp da Baba mı diyeceğim ?” Uzun zamandır her yaştaki çocukların ama özellikle küçük çocukların hasretle beklediği kar yağışı nihayet başladı. Dağ taş, çatı, sokak bembeyaz. Bütün çocuklar gibi içimdeki bir türlü büyümek bilmeyen neredeyse yetmişlik çocuk da gök yüzünden süzülüp gelen her kar tanesi için ayrı sevinç çığlıkları

KAHROLASI SATILIK MEDYA

Dünya halkları medyayı geçmişte toplumun gözü, kulağı, dili olarak benimsedi, güvendi, itibar etti. Medya da kendisini öyle tanıttı başlangıçta. Basılı ve görsel medya yalnızca haberler, doğru ve tarafsız haberler verecek, halkın bilgilenmesini, aydınlanmasını sağlayacaktı. Önceleri öyle de oldu. Ama sonra? Sonra görüldü ki, medya halkı bilgilendirmekle kalmıyor, etkisi altına aldığı kitleleri düpedüz yönlendirebiliyor, belli malların,

İNSANLAŞMANIN NERESİNDEYİZ? (2)

İnsanlaşmanın, başka bir deyişle diğer canlılardan farklılaşmanın ilk adımının toplayıcılıktan ve avcılıktan üreticiliğe geçiş olduğuna değinmiştim. Üretme eylemi kuşku yok ki öncelikle bilgi, beceri, maddi olanaklar ve emek gerektirir. Bu gereklerin karşılanması ancak ciddi bir çabayla yani yeterli enerji tüketimiyle mümkündür ki bu da kişinin enerji stokunun azalması sonucunu doğurur. Enerjinin azalması ise yalnızca insanın

İNSANLAŞMANIN NERESİNDEYİZ ? (1)

Hayvanların anatomisiyle ilgilendiniz mi hiç? Böyle bir iş için veteriner, hayvan üreticisi. Avcı ya da kasap olmak gerekmiyor. Bir hayvanın canlı halini, beslenmesini, üreme çabasını. kesilip yüzülmesini, iç organlarının çıkarılmasını, gövdesinin parçalanmasını seyretmişseniz, hayvanların anatomisi hakkında belli bir fikir edinmişsinizdir. Yaşadıkları çevrede hayvanları görme fırsatı bulamayanlar bile televizyonlarda yayınlanmakta olan hayvan belgeselleri sayesinde hayvanları yeterince

GÖRMEMİŞ’İN MEDYASI OLMUŞ, …

Görmemiş’in Teki’ni nasıl tanımazsınız be canım? Hani şu hiç umudu yokken her nasılsa oğlu olup da tutup şeyini koparangillerden. Hani şu aynaya bakıp bakıp “Ben neymişim be aabii!” diye diye sevindirik olanlardan! Hani konumundan geldiğini varsaydığı sınırsız güçten sarhoş olup elini öpmeye gelen bebelere “Bu tepenin doruğuna çıkarsanız artık sizi kimse tutamaz! İstediğinizi asar, istediğinizi

GERÇEK İNSANIN NELERE HAKKI YOK ?

İnsan haklarının tartışıldığı bu günlerde biraz tuhaf kaçsa da, ben, kendisini gerçekten insan olarak inşa edebilmiş kimselerin bazı haklarının bulunmaması gerektiği kanısında olduğumu söyleyeceğim. Bilindiği üzere, diğer bütün canlılar gibi insan da canlı kalmak için üreme, beslenme, barınma, savunma… gibi temel gereksinimlerini karşılamak zorundadır. insan, bu gereksinimlerini karşılamak, bu yolda elde ettiklerini başkalarına kaptırmamak için

DÜŞMANIMIN DÜŞMANI BENİM DOSTUMDUR

Günlük yaşamımızda kişilikleri, kültürleri, menfaatleri, inançları, dünya görüşleri bizimkinden ve birbirlerininkinden az ya da çok farklı insanlarla karşılaşır, çeşitli nedenlerle mal, hizmet ya da görüş alışverişinde bulunuruz. Bu alışverişlerimiz sonunda karşılıklı memnun kalırsak aramızda bir yakınlaşma oluşur. Bu yakınlaşma, aramızda zamanla bir dostluğa, dayanışmaya dönüşebilir. Görüşme ya da alışveriş sonunda kendimizi kandırılmış, aldatılmış, küçümsenmiş, aşağılanmış

“DÜNYAYA TEKRAR GELSEM”

İşte size okunmaya değer bir kitap: “Dünyaya Tekrar Gelsem”. 17 öyküdenoluşan bu kitabın yazarını Bandırmalılar elbet tanıyor: Gül Ayşe Aydemir Yaldız. Pek çok Bandırmalının Ş.M.G. Lisesi’nden öğretmeni ya da çocuklarının öğretmeni. Yaman bir gözlemci. Gözlemleri insanların iç dünyalarına yönelmiş ağırlıkla. Öğrenim çağındaki kız erkek çocukların, yeni yetme gençlerin, genç kadınların, yaşlıların iç dünyalarını, mutluluklarını ve

DÜNYANIN EN ESKİ MESLEĞİ…

Dünyanın en eski mesleği denildiğinde akla ilk gelen fahişeliktir nedense. Fahişelik, bir insanın aynî ya da nakdî bir bedel ya da korunma karşılığında bedenini müşterisinin cinsel tasarrufuna tahsis etmesidir. Bu tahsis, tarafların durumuna göre belirli bir süre ile sınırlıdır. Fuhuşta taraflar arasında karşılıklı duygusal bağ yoktur. Yalnızca iğrenç bir satma ve satın alma vardır. Fuhuş