Kategori: Yazılarım

DEĞİŞTİRMEK İÇİN NE YAPIYORUZ Kİ?

Bizi sabırla dinleyecek bir dert babası bulmayagörelim. Hemen yakınmalara başlarız. Hava durumundan sağlığımıza, devletin ekonomi politikalarından eğitime, trafik sorunlarından teröre, işsizlikten sokakların bakımsızlığına, hayat pahalılığından milli piyango çekilişlerine, yargı sistemimizin güvenilirliğinin zedelenmesinden sınav sorularının yandaşlara sızdırılmasına… kadar her şeyden yakınır dururuz. Çoğu kez dert babamız da bize katılır, yakınmalarımızı onaylayan sözler söyler ya da onay

CUMHURİYET Mİ? SALTANAT MI? 10 AĞUSTOS: BÜYÜK REFERANDUM!

Türkiye, son 91 yıllık tarihinin en büyük, en derin sınavını yaşayacak 10 Ağustos 2014 tarihinde. O gün, sanıldığı gibi bir cumhurbaşkanı seçilmeyecek! Aksine, halk, tarihinin en başından 29 Ekim 1923’e kadar yönetildiği gibi saltanatla yönetilmeyi mi seçecek, yoksa Mustafa Kemal’in önerdiği demokrasi yöntemine mi sahip çıkacak? 10 ağustosta yapılacak olan şeklen bir cumhurbaşkanlığı seçimi ise

BİZLER NE Mİ İSTİYORDUK ?

Bizler ne mi istiyorduk? Bizler, her şeyden önce herkesin sağlıklı, mutlu, ilgileri ve yetenekleri doğrultusunda en iyi biçimde eğitilmesini istiyorduk! Bizler, her şeyden önce herkesin ailesini insanca besleyebilecek düzeyde sürekli ve güvenli bir gelire sahip olmasını, herkesin, eline sıkıştırılacak ya da cebine sokuşturulacak üç beş kuruşun, ailesine birkaç gün yetecek erzak poşetlerinin yolunu gözlemekten kurtulmasını,

BİZ BONCUK TANELERİ MİYİZ?

Bir çuval boncuk düşünün. Boncuklar geniş bir alana dökülmüş. Birbirleriyle bağlantıları yok. Binlerce, yüz binlerce, milyonlarca boncuk… Ve siz bunlara hükmedeceksiniz. Bu boncukları tek tek toplayıp istenilen yere koymak çok zor. Uygun bir nesneyle süpürüp bir yere yığmak, sonra avuçlarınızla ya da kürekle alıp istenilen yere koymak işinizi biraz daha kolaylaştırır. Çok zor ya da

BİR LİDER Mİ DOĞUYOR NE?

Bin dokuz yüz ellilerden beri ülkenin gidişiyle az çok ilgilenirim. Ülkeyi yöneten ya da yönetmek isteyen siyasi parti genel başkanlarının halkın aklından çok duygularına seslendiklerine, üsluplarının kendilerini bile küçültecek derecede alaycı, küçümseyici, saldırgan olduğuna, rakiplerine ve halka tepeden baktıklarına, inançlarını, duygularını ve acılarını sömürdükleri dinleyicilerine bile bile yalan söylediklerine pek çok kez tanık oldum. Yaşıtlarımın

BİR ZAMANLAR OTUZ AĞUSTOS

Bir zamanlar büyük onur günümüzdü otuz ağustos. Ülkemizi yağmalamak için birleşen emperyalist devletler, silahlandırıp Anadolu’ya çıkarttıkları Yunan ordularının otuz ağustos 1922 tarihinde denize dökülmesi üzerine topraklarımızı işgal ve ulusal birliğimizi imha planlarını bir süreliğine rafa kaldırmışlardı. Ne büyük gurur duymuştuk zaferimizle! Zafer Bayramı ilan etmiştik otuz ağustos gününü. Haklıydık! Sevinçliydik! Gururluyduk!.. Bu nedenle büyük zaferimizi

BİR UZUUUN ISLIK…

Yirmi beş yıl kadar önceydi. Kocapınar’ı ve çevresini ağustos güneşinin kavurucu sıcağından korumaya çalışan devasa çınarların gölgesinde havadan sudan söz ediyorduk her zamanki gibi. Kim olduğunu bir türlü anımsayamadığım dedem yaşında bir amca, “Eeey çucuk, bu çınarları buraya dikenlerden Allah razı ulsun, bu gülge burda olmasaydı bu sıcakta ne yapacaydık?” dedi. Dedem yaşındaki bu ihtiyar,

BİN YIL YAŞASAK NE YAZAR ?

“ Yaşamak güzel şey be kardeşim” diyor bir büyük şairimiz, “Yaşamak, bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi kardeşçesine… Bu davet bizim!” diyor. Yaşamın güzelliğini özgürlükte ve kardeşlikte buluyor. Bizi de bu güzellik deryasına davet ediyor. Bundan dolayı onun hayatını kararttılar özgürlüğün ve kardeşliğin düşmanları. Yurt dışında yaşamaya ve ölmeye mecbur ettiler

BEYİN YIKAMA MAKİNELERİ: TV’LER…

Günümüzün kaç saatini geçiriyoruz TV karşısında? Üç mü, beş mi, on mu? Belki daha çok! İzdivaç programları, görgüsüzlük şovları, yaşamı seksten, öldürmelerden soygunlardan ibaret sayan mafya dizileri, acındırık derviş , veli öyküleri ve ille de maçlar, maçlar… Sonra hazretin beğenmediği herkesi eşitçe harcayan, azarlayan, baştan sona sövmece kokan nutukları… Halkımızın neredeyse yarıdan fazlası, hemen her

BALIKLAR, YEMLER, MUTEBERLER (!)

Balıkçılıkla ilgilenenler bilirler, her cins balığın en sevdiği bir yem çeşidi vardır. Bu konuda yeterli bilgisi olanlar, avlamak istedikleri balık cinsine göre yem seçerler. Bilinçli bir yem seçimi, kuşkusuz rastgele seçimden çok daha iyi sonuç verir. Balıkçılar, boru kurdu, ekmek, madya, mamun, midye, boru kurdu, karides, kan sülüğü, sübye, sülünez gibi doğal yemlerin yanı sıra